İnsan bazı şeyleri, yaşadıkça, yaşlandıkça, insan tanıdıkça, insanları hayatından çıkardıkça ya da en mutsuz anlarında, geriye dönüp yaşadıklarını, hayatına giren insanların bıraktığı izleri düşündüğünde anlıyor.
Ancak benim gibi hayatta bir çok farklı kesimden insan tanımış, kendince dibi de görmüş, en yukarıyı da görmüş birisi için yeni birini tanıdığında bazı anların unutulmayacak kadar güzel olabileceğini daha en başından anlayabiliyor.
Instagram'dan ilk ulaştığında, amacının tanışmak değil, bir kaç soru sorup öğrenmek olduğunu hissetmiştim. Ancak biraz genel sorular sorduktan sonra özel sorulara geçtiğini görünce onun sahte olduğunu belirtip, böyle konuları sahte hesaplarla asla konuşmadığımı söylemeye çalışırken, gerçek hesabıyla mesaj atarak ilgisinin öğrenme değil, beni tanımak olduğunu göstermiş oldu.
Onunla uzunca bir süre sohbet edip tanımaya çalıştım. Genç, çok hevesli, çok zeki ve çok güzeldi. Uzun zaman beni takip etmiş ve takip ettiği kadarıyla BDSM bakış açımı çok iyi özümsemişti. Görüşmeyi çok istemişti, bende uzun zamandır böyle bir elektrik hissetmediğim için onunla görüşmeyi düşünüp, hazırlanmaya başladım.
Her zaman olduğu gibi bir hafta önceden ona görüşme şartlarını, görüşmede istediklerimi, istemediklerimi, yapması ve yapmaması gerekenleri, istenmeyen şeyleri yaptığındaki olası cezaları ve yaşanacakların kısa bir özetini mail olarak gönderdim. Bu mail benim için en önemli detaydır ve bu maili aldıktan sonra herhangi bir şeyin eksik olması ya da görüşme saati ve gününde bir esneme yapılması halinde bir şansı daha olmadığını aktardım.
Görüşme yeri Levent'te, odaları ahşap el işi mobilyalarla döşenmiş, her odanın ayrı rengi, ayrı konsepti olan bir oteldi.Açıkçası mor rengi sevmem ancak bu beyaz mobilyalı odaya çok yakışmıştı. İçeride sonradan detayları ortaya çıkacak bir kaç hazırlık yapmıştım ve onun gelmesini bekliyordum. Nihayet kapı çaldı ve içeri girdi.
Uzun bacakları ve topuklu ayakkabıları ile benle aynı hatta belki de daha uzun olmuştu. Siyah ceketinin içinden giydiği derin dekolteli hafif transparan bluz ile tamamlamıştı. Uzun zamandır konuşmamıza, birbirimizi görmüş olmamıza rağmen oldukça heyecanlı gözüküyordu.
Bacakları ve kolları oyma ahşaptan yapılmış berjerlere karşılıklı oturup sohbet etmeye başladık. Heyecanının geçmesi ve birbirimize alışmamızı beklemek istiyordum. Tam istediğim gibi saygılı ve yerini bilen bir şekilde konuşuyordu. Sohbet ilerledi, nabzı bir nebze düştü, bana iyice alıştı. Biraz daha rahatlamak için bir bardak şarap içmek istedi. Benim buluşmalarımda alkol çok ciddi bir sınırdır ve içilecekse 1 kadehi geçmeyecek şekilde aynı alkolden birlikte (herhangi bir suistimale mahal bırakmamak için) içilir. Bu hakkını şimdi kullanıp kullanmak istemediğini sordum, hakkının bir bardak fazla olmasını istediğini, haddinden fazla samimi ve laubali bir şekilde belirtirken, ok gibi yerimden fırlayıp, kulağına eğilip, boğazının tutup, hafifçe sıkıp;
- "Küçük hanım, burada benim kurallarım geçer" dedim.
1-2 saniye gözlerine bakıp, yerime geçtim. Boğazını bırakırken, vücudundaki titremeyi hissediyordum. Bu ani ve ortama göre sert çıkışım, saygı seviyesini doğru ayarlaması gerektiği konusunda ufak bir uyarıydı ve o bu uyarıyı aldı.
İlgi alanım viski olduğu için şarap seçimini ona bırakmıştım. Meyveli bir Kapadokya şarabı seçmişti. Şarap o kadar hafifti ki değil bir kadeh, bir şişe içsen de çok bir etki yapmayacağını düşünerek az önceki isteği konusunda da gerekeni yaptığım için kadehini olması gerekenden biraz daha fazla doldurdum.
Bir sigara yakmak istedi, karşılıklı birer sigara yaktık. Bu sırada pencereyi açtım. Dışarıda hava ılık ancak sağanak yağmur vardı. Odanın penceresi yan binanın soğuk gri boşluğuna bakıyordu. Ayağa kalkıp pencerenin demirine yaslandım. Onu süzüyor, nasıl da güzel gözüktüğünü düşünüyordum. Saf güzelliğinin yanında kadınsı duruşu göz alıyordu. Yağmurun sesi bir yandan, şarabın tadı bir yandan, içtiğim sigaranın dumanı bir yandan çok farklı, buğulu ve olması gerekenden daha romantik bir ortam oluşmasına neden oldu. Kısık sesle seslendim:
- Ayağa kalk, yanıma gel !
Sigarayı küllüğe koyup şarabını alıp tam karşıma bacakları bacaklarıma değdi değecek şekilde ayakta durdu. Ellerimi tekrar boynuna attım. İrkildi ancak daha da yaklaştı. Boynunu daha sıkı kavrayarak iyice kendime doğru çektim ve şarapla ıslanmış dudaklarının tadına bakmak istedim. Ellerim boynunu, dudaklarım dudaklarını fetheder şekilde öptüm.
İşte bu an, özel bir insanla özel bir serüvenin başlangıcı olacağını hissettiğim andı.
---
Yağmurun sesi, şarabın kokusu, gri manzaralı kimsenin bizi göremeyeceğinden emin olduğumuz pencere önündeki tutkulu öpüşme bizi birbirimize çok kısa sürede kenetledi. Ancak biz orada bu romantizmi yaşamak için değil, efendi/itaatkar ilişkisini yaşamak için bulunuyorduk.
Keskin bir tonla, içeri gidip ona mailde attığım şekilde hazırlanmasını söyledim. Yaklaşık 10 dakika sonra odaya doğru topuk sesleri gelmeye başladı.
Karşımda tam onu görmek istediğim şekilde duruyordu. Uzun boyuna topuklarıyla heybet katmış dışarıdan çok güçlü gözüken ancak yüzünde itaat etmeyi arzulayan bakışlarla bana bakıyor, ağzımdan çıkacak kelimeleri emirleri bekliyordu.
O andan itibaren daha önceden konuşulan limitler ve rıza dahilinde bana ait olacağını biliyordu. Sadece neler olacağından ve olayların nasıl cereyan edeceğinden habersizdi. Bundan sonraki tüm cümlelerim, kısa, net ve emir kipi şeklindeydi.
Duvara yüzünü dönüp olabildiğince yaklaşmasını söyledim. Ellerini ve dirseklerini duvara yasladım. Nefes alış verişinin hızlandığını hissedebiliyordum. Tam burnunun ucuna küçük bir not kağıdı koyup, seslendim.
- "Bunu düşürmeyeceksin, her düşürdüğünde bir tane şaplak atacağım"
Biraz çekilip siyah ipek geceliğinin bedeniyle oluşturduğu manzarayı seyrettim. Tüm bedenine erişim iznim vardı ancak ne zaman neresine dokunacağımı ya da ne yapacağımı bilmiyordu. Bu bilinmezlik hissini ve bu gücü ona yavaş yavaş hissettirmeye başladım.
Tam arkasına geçerek boynundan dokunmaya başladım. Parmaklarımın gezdiği her saniye geriliyor, ara ara kağıdı düşürüyordu. Bunu klasik bir "brat" gibi bilerek yapmadığına emindim. Ellerim ipek geceliğinin altından kalçalarına, bacaklarına, sonra yukarılara kadınlığına doğru gezintideydi. Tahrik olduğuna emindim, ancak o kağıdı düşürüp düşürmeyeceğini de merak ederek vajinasını sertçe avucumun içine aldım. Avucumun içinde küçük bir oyuncak gibiydi. Sıcak ve ıslak bir oyuncak.
O küçük oyuncak ve arzu dolu bedeniyle bir süre oynadıktan sonra, toplam 13 şaplak cezasını çekmesi için saçından tutup yatağa götürüp, yatağa doğru domalttım ve seslendim:
- Say !
1,2,3...12,13.. Kalçaları kıpkırmızı olmuş haldeydi ve yüzünde gülücükler açıyordu.
Belinden tutup, sertçe bastırıp yatağa uzanmasını sağlayıp, yüzünü döndürüp, daha önceden yatağın bacaklarına bağlayıp hazır ettiğim kurdelelerle bağlayıp hareketsiz hale getirdim.
O an orada bana ait olacağını ve onu sertçe sikeceğimi anlamıştı...
Devamı için tıklayın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder