12 Ağustos 2021 Perşembe

Yaşanmış BDSM Anıları (Ofis)

Yaşanmış BDSM Anıları (Seks Olmayan Oyunlar-2/2) sonrasında gelişmiş olayları içermektedir.


Bir önceki seks içermeyen buluşma sonrasında, ikimizin de aldığı sado-mazoşizm ve domine etme edilme üzerine gelişen haz, bu buluşmanın habercisi gibi gözüküyordu. 

O gün, sıcağın iliklere kadar işlediği, damla damla terlerin tenden süzüldüğü bir gündü. Hizmet etmek, acı çekmek ve efendisinin mutluluğunu gözlerinde görme tutkusuyla kavrulan itaatkar F. sabah saatlerinde iletişime geçerek görüşmek istemişti. 

BDSM, genel anlamda pek de spontane yaşanan bir ilişki türü değildir. Öncesinde domine edenin hazırlık yapması, yapılacakların rıza dahilinde olup olmadığının konuşulması, bu konuşulanlara istinaden psikolojik ve fiziksel olarak hazırlıklı olması gerekir. Tabi partnerler birbirini tanıdıkça bazı buluşmalar daha anlık planlanabilir hale gelebilir. Aynı bu buluşma gibi.

Bu buluşmayı eşsiz kılan en önemli etkenlerden biri ise, buluştuğumuz yerdi. Ofis!


F. Beşiktaş'ın bilinen yerlerinden birinde bir plazada çalışıyordu. Ofisin her camından enfes boğaz manzarası gözüküyordu. Onun güvenliği adına plazanın tam ismini, konumunu ve iş yerindeki pozisyonunu veremem ama orada bulunmak benim için de bir ilkti ve çok özeldi.

Bu aniden gelişen buluşma arzusunun altında yatan nedenlerinden birini konuşma esnasında anladım. O gün ofiste tek başınaydı ve herhangi bir misafir de beklemiyordu. Bir diğer nedeni de içinde yaşadığı ve yerini asla hiçbir şeyin tutamadığı güce itaat duygusu. Bu duyguyu eminim en az bir kere bir dominantla deneyimlemiş her itaatkar ruhlu birey anlayacaktır. 

Plazaya yaklaştığımda beni arayarak normal girişe değil, sadece araçların ve personellerin girişinin olduğu farklı bir kapıya yönlendirdi. Sanırım dileği beni gizli bir şekilde ofise atmaktı, çünkü ofise gidene kadar heryerde insanlar, belki diğer şirketlerdeki arkadaşları ya da kameralar vardı. Daha önce de bir kaç farklı sefer beni eve attıkları olmuştu ancak bu sefer ki benim için de çok farklı ve özeldi.  

Ben de ofisten geldiğim için gayet kurumsal bir kıyafetim vardı. O da öyle, tam iki iş insanının bir araya gelip iş hakkında konuşmasını uygundu her şey. Bir tek şey hariç! 

Ofise gizli yollardan ve merdivenlerden girdikten sonra istemsizce direkt olarak leb-i derya deniz manzarası olan büyük toplantı odasına geçtim. Manzara muhteşemdi ancak ilk aklınıza gelen fikir olan bu manzaraya karşı domine etme ya da seks yapma durumu güvenlik açısından pek de mümkün değildi. Çünkü günün ortasında plazanın sıcak camlarına yaslayacağım memeler ve o memelere ait kişinin suratı oldukça dikkat çekebilirdi. Neyse bu düşünceyi başka bir yerde başka bir zamana erteleyelim...

Biraz da O'nun nasıl bir kadın olduğundan bahsedeyim. O aslında bir çoğunuzun tanıdığı ünlü bir TV figürünün yakınıydı. Ancak kendini ifade ediş biçimi asla bu değildi. O, güçlü, kendi ayakları üzerinde durup, kendi kazancı ile geçinen, üst düzey kurumsal firmalarda görevler almış ve alabilecek, alımlı ve kendine güvenen bir kadındı. Bana karşı tavrı da bu özelliklerinden emareler taşıyordu. Örneğin, her ne kadar pek de sevmesem de bana karşı sürekli bir meydan okuma tavrı vardı. Evet brat diyebiliriz, benimle kazanamayacağı savaşlara girmeyi seviyordu. Beni ve gücümü test etmeyi seviyordu. Tabi bu durum ilk başlarda daha çok yaşanıyor olsa da sonraları savaşmak yerine teslim olmayı tercih ettiğini söyleyebiliriz.

Toplantı odasının klimasını açmak için ayağa kalktığımda onu kapıda gördüm. Bir kaç işini halledip gelecekti ve tam odaya girmek üzereydi. 

+ Hiç odaya girmeden direkt mutfağa giderek bana bir sade türk kahvesi ve sade soda getir dedim.
- Memnuniyetle diyerek mutfağa geçti.

Ben de manzarayı görecek bir sandalyeye oturup zihnimdeki onunla ilgili düşüncelerimi gözden geçirdim. Vakit Türk kahvesi yapmaktan fazla bir süre alınca kalkıp mutfağa geçtim. O esnada kahvenin pişmesini bekliyordu. Tabii ki otomatik makine de. Ofiste başka ne olabilirdi ki. Arkasından yanaşarak nefesimi kulağında hissettirerek sordum:

+ Neden bu kadar uzadı F? 
(İtaatkarlarıma isimleri ile hitap etmeyi, onlara lakap takmaktan daha çok seviyorum sanırım. Nedeni ise, birine ismi ile hitap ettiğinizde karşı taraf belli belirsiz bir tedirginliğe kapılıyor. Acaba kızdı mı? Acaba yanlış bir şey mı yaptım? Acaba mutlu mu? vb. Bu gerginliğin yaşanmasını seviyorum)
- Kahveyi bulamadım, sonra aklıma bir şey geldi, derken biraz gecikti. Derken ellerimi saçlarına atıp, saçlarını aşağı doğru çekerek yüzünün bana dönmesini sağladım ve gözlerine baktım. 

Sanırım geciktirdiği için kızdığımı sandı. 

+ Beni özledin mi F?
- Off çok özledim.
+ O zaman öp beni...

Onu öperken saçlarını bırakmadım. Gücü, acıyı ve hazzı aynı anda hissetmesi çok hoşuma gidiyordu.

Öpüşme esnasında ne oldu, tabii ki kahve makinesinin sesi duyuldu. Bırakıp ona bakmak istedi ancak bunun yerine elini alıp pantolonumun üzerinden sikime götürdüm. Aslında O'nu orada sikmeye çok hevesliydim ancak aklım bunun oldukça riskli olduğunu söylüyordu (kapıya en yakın yer mutfaktı ve davetsiz bir misafir tadımızı kaçırabilirdi)

Gözlerinde görmeyi beklediğim şehveti gördükten sonra saçlarını ve ellerini bırakıp arkamı dönüp toplantı odasına doğru geçtim, tam odaya girerken arkama dönüp, yanına tatlı bir şeyler de koy dedim.

Kahve içip, sohbet edip ortamdaki ateşi söndürmek iyi gelecekti. Nitekim de öyle oldu. 

Ya da ben öyle sanıyordum. Bana lavaboya gideceğini söyledi. Pekala diyerek uğurladım.

Ancak aradan normalden fazla bir süre geçince yanına gidip iyi olup olmadığını sorgulamak istedim. Tabi lavabonun nerede olduğunu da bilmediğimden ofisi bir süre dolanmam gerekti. Ve buldum, lavabo, ofisin en ücra köşesinde bulunuyordu. Oraya vardığımda aklındakini anlamak çok da zor değildi. 

Yanına yaklaşıp ellerini arkasından birleştirerek dizleri üzerine aldım. Yapması gerekeni biliyordu ancak elleri bağlıydı. Daha önce yaşanmayan, yaşanmasına çok yakın olan her şey birazdan yaşanacak gibiydi. 

Pantolonumun fermuarını açıp boxerımı sıyırırken sikimin yüzüne fırlayıp yanağından sekmesini izlemek yukarıdan harika bir görüntüydü. Bir süre ağzının içinde oyalandıktan sonra onu ayağa kaldırıp lavaboya doğru yaslayarak eteğini yukarı kaldırdım.

Ellerini yeniden arkasında birleştirdim, saçlarını sol elimle kavradım ve hayatımda gördüğüm en ıslak amcığına seni küçük orospu ne zaman bu kadar ıslandın diyerek sert bir giriş yaptım. Hatta sanırım bu giriş yapmak istediğimden biraz sert olmuştu. Lavabonun sert taşları yüzüne çarpıyor, tamamen çaresiz ve hareketsiz bir şekilde inlememeye çalışıyordu. Evet çünkü orası ofisti ve inlemesi pek de hoş sonuçlar doğurmazdı.

Bunun yanında onu inletmek ve kendim boşalırken o hayvani sesi çıkarmak istiyordum. Bu ilk kez bir lavaboda seks yapışım değildi ancak ilk kez bir ofisin lavabosunda seks yapışımdı. Hem de ne seks, hem sesli hem sessiz, hem şiddetli hem yine sessiz...

Yüzünün ifadesini görmesini istediğim için başını bir süre kaldırarak aynaya bakmasını sağladım. Arkasında ne zamandır kendisini sikmesini istediği kişi ve içinde onun siki varken ki haz ve acı dolu suratı...

...

Bir kaç dakika bu pozisyonda devam ettikten sonra dışarıya doğru boşaldım. Evet bu korunmasız bir seks olmuştu ancak kim o gün bir ofisin tuvaletinde seks yapacağımızı tahmin edebilirdi ki?

Bu sorunun cevabı tabii ki F tahmin edebilirdi. Çünkü itaatkar da olsa, dominant da olsa ya da hiç BDSM ilgisi bulunmasa da kadınlar sürpriz buluşmalarda neler olabileceğini erkeklerden daha iyi bilirler. Şu meşhur sözü de ekleyeyim: "Soyunduğunuzda kadın takım iç çamaşırı giymişse, siz onu değil, o sizi sikmeyi aklına koymuştur"

Burada derseniz ki hani dominant sendin, hani itaatkarın ne derse yapacaktı. Evet bu şekilde bakarsanız haklısınız, ancak riskleri tarafımdan test edilmemiş her spontane organizasyonda kararlar da spontane alınır ve her ne olursa olsun birini iş yerinde zor durumda bırakmak benim asla yapmayacağım bir davranıştır. 

Sonra ne mi yaptık? Tabii ki üstümüzü başımızı düzelterek güzel bir bara gidip biralarımızı içtik, sohbet ettik ve o gün sanki o ofiste seks yapan bizler değilmiş gibi %99'un yaşadığı normal hayatlarımıza geri döndük.

---

Hepimiz dönüyoruz değil mi normal hayatlarımıza, dönmeliyiz de. Eğer BDSM sizin için 24/7 bir yaşam değilse hayatınızın merkezine almamalısınız. Hayatı tüm notaları ile yaşayın, her ne kadar bazı notalar diğerlerinden daha hoş gelse de kulağa...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder